Ey Özgürlük…

Fransız şair Paul Eluard bir kadına aşık olur. Kararlıdır, onun için bir şiir yazacaktır. Paris kafelerinde otururken cebinden çıkardığı kağıtlara hep o şiiri yazar. Uzun bir şiir olacaktır bu. Dörtlüklerden oluşacak ve şiirin son dizesinde o çok sevdiği kadının adı … Okumaya devam et

2018e Girerken Diliyorum Ki…

365 günü daha arkamızda bırakmak üzereyiz. Gece yarısına birkaç saat kaldı. Bir yıl daha sevinçleriyle, üzüntüleriyle, heyecanları ve hayal kırıklıklarıyla geçti, gidiyor. Zaman zaman siyasi gündeme kızdık, öfkelendik. Bilmem kaçıncı kere değiştirilen, yaz boz tahtasına dönen eğitimin acınırlığı altında ne … Okumaya devam et

La Paloma (Güvercin)

Akıllı kuşlardır güvercinler. Suyun temizini içerler, herşeyi yemezler. İnsana yakındırlar. Öpüşürler. Tüm canlılar gibi aşkı, sevgiyi bilirler. Ama herşeyden önce özgür kuşlardır. Tıpkı martılar gibi… Ağızlarındaki zeytin dalı ile insanlık tarihinde insanoğlunun barış simgesi olmuşlardır. Bazı kaynaklardan nakledilen rivayete göre … Okumaya devam et

İlk Blog Denemem – 2009

Yıllar evvel, tam olarak da 2009 yılının Eylül ayında karar vermişim bir blog açmaya. İlk bloğumun adını da “Martı Jonathan Livingstone olsam semalarda…” koymuşum. Nedenine gelince; Alman Lisesi sıralarında okuduğum bu romandan etkilenmiş olmam sanırım. Anımsayacağınız üzere, özgürlüğün simgesi “Martı Jonathan Livingstone” sürüden … Okumaya devam et